30 Temmuz 2010 Cuma

EVLAT SEVGİSİ :)

9 ay boyunca onu kendi içinde taşımak, daha sonra onun doğumu ile onu kucağına almak, onu kollarınla sımsıkı sarmak, ona bir şey olmasın diye çok dikkatli, özenli olmak ve onunla birlikte başlayan süreç ve yaşananlar. Hayatının tamamen değişmesi, ona tarif edilemeyecek bir sevgiyle bağlanmak, öncelikle kendin için değil sadece onun ihtiyaçları için kendini proglamlamak ve daha neler neler...
Evlat sevgisi öyle bir sevgi, öyle bir duygu ki anlatılamaz, sadece yaşanır ve bunu ancak anne olanlar anlar. Böyle bir duyguyu, böyle bir olayı Allah'ım bütün isteyen kadınlara nasip etsin. Bu duyguyu ancak yaşayanlar bilir ve tarif edilemeyecek kadar güzel ve özel bir duygudur. Evlat sevgisi karşılıksız bir sevgidir.
30.Temmuz.1987 saat 13.35 dünya tatlısı bir kız çocuğunun dünyaya gelişi.
TUĞÇE'M :)
Aradan tam 23 sene geçmiş, nasıl geçmiş inanamıyorum. Daha dün gibi her şey gözlerimin önünden geçiyor. Ne zaman yürüyecek, ne zaman konuşacak, çişini söylemeye ne zaman başlayacak, beraber sofrada ne zaman yemek yiyeceğiz, ilkokula başladığı günler gelecek mi ? ağlamalar, gülmeler, hastalıklar, uykusuz geceler, vs. vs. vs. :))
Şimdi bakıyorum da onu kucağıma aldığım çocukluk, ergenlik dönemleri bitmiş, aklı başında, iradeli, kendine güvenen, çalışkan, başarılı ve en önemlisi bana arkadaş, dost, sırdaş, sevinçlerimizi, üzüntülerimizi paylaştığımız, bazen ona akıl danıştığım kocaman bir genç kız var karşımda. (aynı zamanda bazen de şımarık olan, bazen huysuzluk yapan, bazen cadılaşan bir kız da olabiliyor :) )
Beni çok mutlu eden onun gibi bir kızım olması ve bundan dolayı kendimi çok şanslı hissetmem.
O benim her şeyim, hayatımın anlamı, gurur kaynağım. Allah'ın bir hediyesi bana, başka hiç bir şeye değişilemiyecek bir hediye. Bu sadece benim için değil bütün anneler için geçerli. Allah herkesin evladını kendine bağışlasın, bütün isteyenlere evlat sevgisini tattırsın.
Yavrumun sağlıklı, huzurlu, mutlu bir hayat geçirmesini diliyorum. Bu dileklerim bütün annelerin yavruları için de geçerli. :)
Bu yazım da kızıma doğum günü hediyesi olsun mu ?

13 Temmuz 2010 Salı

KREP MUCİZESİ :)

Mucize diyorum çünkü gerçekten mucize bir yiyecek krep. İçine istediğiniz malzemeleri konarak hem tatlı yenebilen, hem tuzlu yenebilen aynı zamanda istediğiniz zaman yenilebilen (ister sabah kahvaltısında, ister öğlen, ister akşam yemeklerinde, isterseniz gece) , her zaman çok kısa bir sürede kolaylıkla hazırlanabilen, bizim ailecek çok sevdiğimiz, sevdiklerimizle paylaştığımız, diğer bir adı da akıtma olan lezzetli bir yiyecek.

Önce benim yaptığım tarifi paylaşmak istiyorum.
3 yumurta
1 kg. süt
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı şeker
1 çay kaşığı kabartma tozu
aldığı kadar un
Çok koyu olmayan akışkan bir hamur olması gerekiyor.

Yapılışına gelince;
Önce yumurtayı tuz ve şekerle mikserle iyice çırptıktan sonra önce sulu malzemeleri daha sonra un ve kabartma tozunu ekleyip çırpmaya devam ediyorum. Yarım saat dinlendirmek iyi oluyor. Krep tavasını çok az yağlayıp, iyice kızdırdıktan sonra 1 kepçe dolusu alıp tavaya ince bir tabaka halinde döküyorum ve her tarafına yayıyorum. Üzeri göz göz olunca ters çeviriyorum ve diğer tarafını da pişiriyorum. Böyle yaparak bütün krepleri üst üste servis tabağına adeta yığıyorum. Enfes bir görüntü meydana geliyor. :)

Gelelim içine koyulan malzemelere :
Bu tamamen isteğe bağlı, ne isterseniz, neyi seviyorsanız onu koyarsınız.
Beyaz peynirli, maydanozlu veya dereotlu
Beyaz peynirli, domatesli, biberli
Kaşar peynirli
Kaşar peynirli, domatesli, biberli
Kıymalı
Sosisli
Sucuklu
Pastırmalı
Ispanaklı
Ispanaklı kaşarlı
Sebzeli (soğan,havuç,kabak,patates)
Mantarlı
Tavuklu mantarlı
Kıymalı mantarlı
Ispanaklı mantarlı
Çikolatalı
Reçelli
Çokokremli
Nutellalı
Reçelli
Elmalı, tarçınlı
İstediğiniz meyvalı
Dondurmalı
Çikolata soslu

Benim aklıma gelenleri yazdım, daha bir sürü olduğundan hiç şüphem yok. İstediğiniz malzemeleri krep hamurunun içine yaydıktan sonra rulo yapıyorsunuz çayınızı da bir güzel demliyorsunuz veeeeeeeeeee
AFİYET OLSUNNNNNNN :)))


9 Temmuz 2010 Cuma

YÜRÜYÜŞ YAPIYORUZ :)

Bana ilginç gelen bir maili sizinle paylaşmak istedim. Ama ne kadar doğrudur, ne kadar etkilidir bilemem. Daha devamı da vardı ama ben bu kadarını aldım.

Vücudunuzdaki organların en duyarlı uçları ayağınızın altında yer alır. Bu organlara bağlı bütün sinirlerin burada sonlandığı gerçekten doğrudur. Bu noktalara masaj yaparsanız, ağrılarınızdan ve acılarınızdan kolayca kurtulursunuz. Gördüğünüz gibi kalp ile ilgili uçlar sol ayak altındadır.

Allah vücudumuzu öyle mükemmel yaratmış ki bunu dahi düşünmüştür. Bu sistem ile bizim yürümemizi sağlamış ve yürütmüştür ki bu noktalara her baskı yaptığımızda bütün organlarımız harekete geçsin ve düzgün çalışsın diye.

O zaman yürümeye devam edin.


Bunlar da benim bildiklerim :Kesinlikle kilo verdirir.

(Ben bir keresinde 2 hafta hiç aksatmadan hergün 1 saat tempolu yürümüştüm ve 2 hafta sonunda 2 kilo vermiştim. )

Tok karnına yürüyüş yapmak zararlıdır.

Rahat ayakkabılarla yürüyüş yapmalıyız.

Su içmeliyiz.

Tempolu yürümeliyiz.

Yürüyüş yaparken karnımızı içimize çekmeliyiz.

Ayrıca temiz havada yürüyüş yapmak insana moral veriyor gibi geliyor bana, insanın kafası dağılıyor, daha rahat düşünüyor, bir problem olduğu zaman karar vermesi daha kolay oluyor sanki, olaylara daha ılımlı bakıyor, ayrıca saçlar boğazın temiz havasında uçuşuyo, hava alıyor, işte böyle :))

Hoşça kalın. :)

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Anne Kedi ve Yavruları

İkinci yazımı kedilere ayırdım, yıllar önce ben çocukken bahçe içinde ahşap evimizde otururken, bahçemizde bir sürü kedimiz vardı. Ben kedilerle büyüdüm, çok severdim, ama sadece bahçede. Asla içeri alamazdım, çünkü annem çok kızardı. (o bazen evde yokken ben gizlice içeri alırdım) Ama daha sonra taş yığınları dediğimiz apartmanlara taşındığımızdan itibaren kedilerle haşır-neşirim sona erdi. Ta ki bu kış sokağımızdaki hamile kedinin doğum yapmasına kadar.

Karşı apartmana nasıl girdiyse bodrumuna 7 tane doğurmuş, apartmana her giren- çıkanla içeri giriyor veya dışarı çıkıyordu, yavrularına bu şekilde bakıyordu. Bazen gece dışarıda kalıyordu gidip kapıyı tırmalıyor, miyavlıyordu. Ben bu anne kediyi yavruları var diye doyurmaya, bakmaya başladım ve kedi sevgim bundan sonra yeniden depreşmeye başladı. Bazen camdan ona peynir, sucuk, köfte vs. ne varsa atıyordum, bu sefer de alıştı gelip bizim cama bakmaya başladı.

Geçen zaman içinde kedinin apartmana girip çıkmaları, apartman sakinlerinin de onu içeri alıp, dışarı çıkarmaları devam etti. Biz bu arada yavruları hiç görmedik. Derken havalar ısınmaya başladığında, bir gün baktık ki anne kedi yavrularının 4 tanesini dışarı çıkarmış.

O gün kedinin halini görseniz şaşardınız. Bir apartmandaki yavrularına, bir dışarıdaki yavrularına bakmak için kendini paralıyordu. Neyse bizim yardımlarımızla ertesi gün hepsini dışarı çıkardı. Şimdi çok mutluydu, yavrularıyla birlikte. Mahalle halkı, herkes onları besledi, şimdi yavrular büyüdüler, ama hala annelerini emiyorlar. Ben de onlara anneye süt olsun diye her gün sütlü ekmek veriyorum. Bazen de camdan peynir filan atıyorum. Ama artık o yemiyor, ağzına aldığı gibi yavrularına götürüyor, böyle bir şey olabilir mi, işte oluyor. Yani şunu söylemek istiyorum, anne olmak kediyken bile bambaşka bir duygu.

Yine sütlü ekmek yapmaya devam ediyorum, ama artık hem anne kediye hem yavrularına yediriyorum. İlginç bir şey daha anne kedi öncelikle yavruların başında onların yemesini bekliyor sonra onlar dağılınca kendisi yiyor. (Bu arada Tuğçe’m de benim sütümü kedilere mi veriyorsun diye bağırıyor. :)

Önemli bir şey daha; mahallede bir arkadaş bir akşam işten gelirken iki yavru kedi getirdi, annesi ve kardeşleri ölmüş. Tabi bizim yavru kediler onların yanında kocaman göründü. Önce bizim yavru kedileri küçük yavru kedilere sürttük, kokuları karışsın diye. Daha sonra annenin yanına koyduk, inanır mısınız önce kocaman gözlerle iki küçük yavru kediye baktı, şaşırdı, ama sonra onlara süt vermeye, yalamaya başladı ve iki tane küçük yavruya süt anneliği yaptı, böyle harika bir kedi, böyle harika bir olay olur mu?

Şimdi bizim kediler canavar gibi oldular, mahallede herkes onları doyuruyor, onlar daha da büyüdü, bir oyunlar, bir oyunlar, onları film seyreder gibi camdan seyretmek bana büyük keyif veriyor, Tuğçe hanım bana ne kadar kızsada onları seyrediyorum. :)


NOT: Anne kedi yeni doğum yaptığı zaman erkek kedi yavruları boğarmış, anne kedi yavrularıyla ilgilenmesin, kendisiyle ilgilensin, diye. Ben bunu yeni duydum ve çok şaşırdım. Bunu da paylaşmak istedim. :)
Ayrıca son resimdeki küçük yavrular dikkatinizden kaçmasın.

Sevgiler. :)



3 Temmuz 2010 Cumartesi

YENİ BİR BLOĞA MERHABA :)

Merhabalar,
Bu blog sitesini kızım bugün benim için açtı. Bende hemen ilk yazımı yazmaya başladım. Bundan böyle benim için önemli olan olayları, aklıma gelen ilginç konuları, özellikle kediler, deniz ve yemekler konularını vs. burada paylaşacağım.
Şimdi biraz kendimden bahsetmek istiyorum. 11.Haziran.1959 İstanbul doğumluyum. Şişli Belediye Başkanlığından emekliyim. Dünya harikası, dünya tatlısı 23 yaşında bir kızım var. Annemle ve kızımla mutlu ve huzurlu bir hayatımız var. Bazen kavga etsek de, tartışsak da daha sonra unutur geçeriz.
Benim için hayatımda en önemli şey sağlıktır. İnsanın isterse milyarları olsun hiçbir önemi olmadığını bu kış çok daha iyi anladım. Belki ilerki yazılarımda bunu paylaşırım.
Genellikle neşeli, güleryüzlü, yardımsever bir yapım vardır. Yemek yapmayı çok severim, bana terapi gibi gelir, güzel güzel yemekler yapmak bunları sevdiklerimle paylaşmak beni çok mutlu eder. :)
Sevdiklerim deyince aklıma arkadaşlarım geldi, çok arkadaşım vardır ama canım, ciğerim, sırdaşım, dostum dediğim arkadaşlarım bir elin parmaklarını geçmez. Bunlar 25-30 seneyi bulan arkadaşlıklardır. Şimdi bir sıkıntım, problemim olsa her şey bir telefona bakar. Anında bu arkadaşlarımı, dostlarımı (isim vermek istemiyorum, onlar kendilerini bilirler) yanımda bulurum. Bu benim için çok özel ve güzel bir durumdur. Bakıyorum da şimdi böyle arkadaşlıkların olmadığını görüyorum. Bu bakımdan da kendimi çok şanslı buluyorum.
Başka neler yazayım, şimdilik bu kadar deyip herkese sevgiyle kalın diyorum. :)